Kurban töreni
Disiplin ve terbiye yuvası
Çerkeşlerde aile fikri çok eskilere dayanır ve
oldukça gelişmiş bir yapı özelliği arzeder. Bu nedenle de toplum
hayatında önemli bir yeri vardır.
Aileyi yıkmak isteyen sosyalizm gibi düşünce akımları Çerkesler
arasında fazla rağbet görmemiş, eskiden beri aileye saygı ve sevgi
muhafaza ve devam ettirilmiştir. Eskiden Simye(Araplarda beşinci
göbekten sonra gelen aile fertleri) arasında evlenmeyi yasaklayan bazı
milletlerde başka kabile ve soylardan alınan kızlardan doğan çocuklar
anneye, annenin mensup olduğu kabileye ve soya ait olduğundan bu gibi
ailelerde babanın çocuk üzerinde hiçbir surette hakkı olmazdı.
Başka ailelerden, soylardan evlenmek mecburiyeti Çerkeslerin güzel
düşünüşlerinin bir örneğidir.
Kendi soyundan kız almayı Çerkesler menetmişlerse de hiçbir vakit
maderşahilik gibi gayrı tabii bir aile usulünü kabul etmemişlerdir.
Fakat eski Romalılarda olduğu gibi aile reisi olan babanın hakimiyeti
hiçbir vakit sınırsız olmamıştır ve aile efradına esaret hayatı
yaşatan zulüm derecesine vardırılmamıştır. Ailenin birliğini sağlayan
babanın mevkiine riayet ve saygı gösterilir ancak şahsi hürriyet ve
istiklâle hürmet edildiğinden aile fertleri birbirinden ayrılabilir,
mal ve mülk sahibi olabilir.
Bundan ötürü şahsi hürriyet ve istiklâli bozan aşırı bir disipline
dayalı büyük ve kalabalık ailelerin teşekkülü de zaruret haline
gelmezdi. Ancak fertlerin ayrılması aile arasındaki manevi birliği ve
bağlılığı asla bozmazdı. Ayrılan kardeşler ve evlâtlar arasındaki
bağlılık daha fazla samimiyetle devam ederdi. Çerkes aile hayatı
fertler açısından gerçek bir mektep özelliği taşıyordu.
Çerkes aile hayatı, sevilen kimselerin elemlerinden acı duymayı,
kendisini büyüten ailesinin fedakârlığını takdir etmeği, onların
isteklerine saygı gostermeyi, kardeşlerin kendisiyle bir saymasını,
sonra da kendi çocuklarını güzel idare etmesi, mağrur olmaksızın
kendisine hürmet ettirmeyi, meşru büyüklerine itaatli olmayı, zaaf
göstermeden adil olmayı, şiddet göstermeden kumanda etmeyi öğretirdi.
Aile hayatı
Çerkes aile hayatının şekli, diğer milletlere biraz garip
gelelebilir. Çerkes aile hayatının esası resmiyettir. Çerkesler, gerek
evlerinde gerek dışarda laubalilik, teklifsizlik ve nezaketsizliği
büyüğe karşı saygısızlık addederler.
Nezaketsizlik ve saygısızlığa tölerans gösterileceğine kimse inanmaz.
Fakat saygı ve nezakete dayalı bu resmiyet ailede ne soğuk bir hayat
ne de bir esaret meydana getirir. Yabancılar bu insani ve kibar
hayatın inceliklerini takdir edemedikleri için zor ve gayri tabi
olarak yorumlayabilirler ancak bu hayat tarzı Çerkesleri asla sıkmaz.
Bilakis aileler laubaliliğin meydana getirdiği olumsuz etkenlerden bu
şekilde uzak tutulmuş olur.
Çocuklar aile içinde büyük bir intizam, saygı ve bağlılık içinde doğup
büyürler. Bu nednele de aile hayatı bir fazilet mektebi sayılır.
Baba
Aile reisi olan baba, aile efradına karşı vakur, şefkatli bir amir
ve terbiyeci gibi özelliklerini daima muhafaza eder. Bütün aile efradı
da kendisine karşı hürmetkâr ve tam bir bağlılık gösterir. Onun her
emri itirazsız yapılır. Kocanın karısı karşısındaki konumu da eşitliğe
saygı ilkesi çerçevesindedir.
Çünkü kadın ile erkek arasındaki eşitlik birbirine benzememek şeklinde
bir eşitliktir. Yoksa karı ile kocanın faaliyetlerinin çeşitli
almasını men etmeye kimse muktedir değildir.
Daima kendi hakkını savunmak şeklindeki aşırı merak kadar teessüfe
değer haller ailede görülmediğinden karı koca arasındaki gerçek
eşitliğin sevişerek, birbirine saygı duyarak, sevinç ve kederlerini,
ümitlerini müşterek bir hale getirmek olduğunu, yoksa herkesin kendi
dünyasında serbest yaşamak olmadığını pek iyi bilirler.
Çerkeslerde çok kadınla evlenme adeti yoktur. Çerkeslerle kadına
ziyadesiyle saygı duyulur. Hattâ evlendikten sonra da kadın soyadını
muhafaza eder. Koca zevcesini adıyle çağırmaz. Kendi soyunun ismiyle
çağırır. Çünkü kadına soyunun ismiyle hitap etmek Çerkeslerce saygı
belirtisidir. Asıl adıyle çağırmak daha çok teklifsizlik sayıldığından
kadının akrabasından olmayanlar da soyadıyla hitap ederler. Evlenen
kadınlar soyadı istiklaliyetlerini muhafaza ederler.
Babanın huzurunda karısı ile kızından başka aile efradından kimse
oturamaz. Diğerleri saygı ile ayakta beklerler. Karısı bile çocuk
sahibi oluncaya kadar oturamaz. Ailenin hiçbir ferdi baba ile yemek
yiyemez.
Baba küçük çoçuklarını öpüp okşamaz, kucağına almaz. Sevginin sözle
değil, kalple olduğunu bildiği için Çerkes aile efradına karşı olan
sevgisini yılışık bir surette açığa vurmayı kibarlığa aykırı görür.
Fakat narin vücudu, ince kalbi hasebiyle daha çok şefkat, sevgi ve
himayeye ihtiyacı olduğundan kız çocuklarına anlayış gösterir.
Erkek çocuklanna karşı muamelesi ise bir öğretmenin öğrencilerine
karşı yaptığı muameledir. Onunla yüz göz olmaz, senli benli olmaya
asla meydan vermez. Bütün , çocuklarına isimleriyle seslenir. Yavrum,
ciğerim, canım gibi deyimler kullanmaz. Babanın eli erkek çocuk
üzerinde titremez. Bilakis onu, istiklal ve şahsiyet sahibi etmek için
serbest büyütür.
Anne
Çerkes ailelerinde anne, pek değerli ve şerefli bir mevkidedir,
ikinci aile reisidir. Bilhassa evin iç işlerindeki hak ve istiklâline
saygı ve riayet olunur.
Aile reisi olan babanın buna karışmasını saygısızlık, kadına tahakkümü
mertliğe aykırı telâkki ederler. Kadının bu hakkına ima olarak "TIBISIM"
yani "ev sahibemiz, mihmandarımız" diye hitap ederler. Böylece kadını
asıl ev sahibi ve kendisini onun misafiri sayarak ev işlerinde kadının
riyasetine hürmet gösterdiğini belirtir.
Kocasının son derece saygısına mazhar olan anneye, gelinleri "GUAŞE"
yani prenses diye hitap ederek saygı duyarlar. Anne ile çocuklar
arasındaki ilişkiler baba ile çocuklarınkinden oldukça farklıdır.
Anneler şefkat kucağını açar ve çocukları sevgiye boğarlar.
Kadın kocasına aslâ adı ile hitap etmez.
Anne çocuklarını isimleriyle çağırır. Bazen de şefkatine ve
teklifsizliğine delâlet eden takma isimler kullanır.
Ev işlerinde tam yetki sahibi olan kadının sorumluluğu çok geniştir.
Kocasının bulunmadığı bir zamanda gelen misafirleri kabul ve ağırlamak,
misafirin sınıf ve mevkine göre hürmeten kuzu, koç hatta öküz kesmek,
kocasının misafire adet üzere vermesı gereken hediyeyi vermek kadının
yetkisi dahilindedir.
Çocukların eğitimi
Çerkesler hamile kadının şağlığına çok dikkat ederler. Çocuk
dünyaya gelince bütün akraba ve komşular tebrik için gelirler. Hediye
olarak Haluj, börek, koç ve kuzu gibi şeyler getirirler. Çocuğun
ninesi de kız evlâda sırma işlemeli beşik takımı ve güzel elbise
gönderir.
Beşik göndermek uğursuzluk olarak kabul edilir. Çocuğun doğuşu
şerefine ekseriyetle kurban kesilir. Kamşulara zifayet verilir.
Çocuk beşikleri ağaçtan yapılmış olup belli şekildedir. Sırma işlemeli
süslü örtülerden başka asıl beşiğin süsü yoktur.
Çocuğu sabah akşam yaz ise soğuk, kış ise az ılık su ile iki defa
banyo yaptırırlar. Bazıları yaz ve kış soğuk su ile yıkanır.
Kadınların bazısı da çocukları sabah, öğle, gece yatırılırken olmak
üzere üç defa banyo ederler. Soğuk su ile banyo edilen çoculkarın daha
sağlam ve çevik olacağına inanılır.
Sabah, öğle, ikindi ve yatarken çocuğu dört defa muntazaman
kaldırırlar ve süt verirler.
Çocuğa annesi süt verir. Kâfi gelmedigi takdirde komşu kadınlar
arasında ufak çocuklu varsa ondan istifade ederler. Yoksa eksiklik
keçi, inek sütü ile tamamlanır. Diş çıkarıncaya kadar çocuğa başka
yemek vermezler, yalnız sütle beslerler. Diş çıktıktan sonra ŞEKURİP
adı verilen sütten ve baldan pişirilmiş bir çeşit muhallebiden azar
azar vermeye başlarlar. Çocuğa babası ya da annesi ad takmaz. Dedesi,
ninesi yahut yakın akrabadan bazan de dostlarından biri ad takar.
Anne çocuğun yaşına göre Ahlâki terbiyesine dikkat eder ve
karakterinin teşekkülüne yön verir. Çocuğa karşı ciddiyet gösterirse
de ruhunu öldürecek şiddet ve onu alçaltacak halleri reva görmez. "FEMİF"
yani beceriksiz, "KARABĞ" yani korkak kelimeleri çocuğun terbiyesi
için kullandığı yegâne değnektir. Bu kelimeler çocuğa vazifeperverlik,
mertlik, cesaret hissini aşılar. Aile hayatındaki resmiyet ve misafir
odası (Haceş) çocuğa sosyal terbiyeyi verecek mekteptir. Çerkesler
çocuklara kalın pamuklu şeyler giydirmezler. Vücudu sıcak ve soğuğa
dayanıklı olması içiz elbisenin hafif fakat zarif olmasına dikkat
ederler. Çocuk elbiseleri erkek ve kadın elbiselerinin küçültülmüş
şeklidir. Ancak pek ufak çocuklara kalpak giydirmezler.
Çerkeslerde kız ve erkek çocukları bir arada ders görür.
Yürüme çöreği
Çocuk yürümeğe başlayınca adam olmak üzere ilk adımı atmış
sayılarak gelecekte yapacağı meslek hakkında bilgı edinmek için anne
büyük ve süslü bir çörek yapar.
Çöreğin üzerine çocuğun erkek ve kız olmasına göre kalem, kitap hakka,
silah yahut iğne, makas, yüksük gibi aletler konur. Ondan sonra aile
fertleri huzurunda yapılacak merasim için çocuk süslü elbiselerle
donatılır.
Sonra üzerindeki eşyadan birini almak üzere çöreğin yanına oturtulur.
Çocuk da tabiatıyla gözüne hoş görüneni alır. Aldığı şeye göre anne de
kendisini çocuğun eğilimlerini anlamış olur.
Meselâ silâh aldı ise kahraman, kalem ve kitap gibi şeyler aldı ise
alim, çekiç aldı ise sanatkâr olacağına hükmeder.
Kurban töreni
Çerkesler, doğan çocuklar için kurban keserler. Analar bunu ömrün
uzaması için bir vesile saydıklarından ihmal ettirmezler. Ekseriyetle
iki yaşına gelince kurban merasimi yapılır.
1839'da Mr. Bell, Çerkesya'da bulunduğu bir kurban merasimini şu
şekilde anlatıyor:
Bu gün hane sahibim oğlunu Allah'a takdim etti. Ormanın ortasında
âdetlere göre sofralar dizilmişti. Civardaki muhtelif evlerden
getirilmiş olan bu sofralardaki yemekler de çeşitliydi. Sofra
getirenlerin çağu sofrayı ruhani reis vazifesi gören ihtiyar şahsa
verdikten sonra başlarını açarak diz çöküyor, başlarını yere doğru
eğiyorlardı. (O sırada Çerkesler Müslüman olmakla beraber,
putperestlik ve Hıristiyanlıktan alınmış kadim dinlerine ait merasimi
büsbütün terk etmemişlerdi.) Bu mukaddes yerin kenarında benim için de
bir kır minderi serilmişti. Diğer yönden de benden sonra gelmeye
başlayan ve sayıları altmışa varan kadınlar dizilmişti. İhtiyar
kadınlar ateş başında, kızlar da sık bir ağaçlığın kenarında idiler.
Dini merasim evvelce gördüğümden daha muhteşem surette yürütüldü. Önce
"The Şkhoa" ye yani "Ulu Tanrı"ya temizleneceklerine dair bir dua
yapıldı. Ruhani reis bu duayı okuduktan sonra sağ elinde "Şuatn"
denilen içki dolu bir ağaç kadeh, sol elinde mayasız büyük bir çörek
olduğu halde ilerledi ve arkasında duran muavinlerine verdi. Onlardan
tekrar beş, altı kadeh ve ekmeği birer birer alarak hepsine ayni
şekilde dua etti. Daha geride başları açık olarak yere diz çökmüş ve
başlarını yere eğmiş olan cemaat de yüksek sesle aynı duayı tekrar
ediyor, ihtiyar kadınlar da buna iştirak ediyorlardı. Buradan sonra
üzerinde dua okunan Şuat ve çörekler hazır olanlara dağıtıldı. Sonra
iki keçi ve bir koyundan ibaret olan kurbanlar, her biri iki adam
tarafından tutulduğu halde getirildi. Ruhani reis her birisinin
üzerine dua okuduktan sonra başlarma kadehteki Şuattan birer parça
döktü. Kıllarından birer parça alınarak arkasın da duram üç balmumu
şamdan yakıldı. Sonra kurbanlar ksilmek üzere geri çekildiler. İbadet
merasimi sona erdiğinden herkes başka şey1erle meşgul oldu. Bazıları
kurbanlarm etinin kesimine yardım etti. Bazıları büyük kazanlar
hazırladılar. Diğerleri de yemek hazır oluncaya kadar eğlendiler.
Hatırlı kişiler ise bu arayı konuşma ile geçirdiler. Vazifesini
talkdire değer bir başarı ile yapmış olan ruhani reis başı açık,
elinde baston, sırtında manto olduğu halde devamlı ayakta durdu.
Yemeklerin, etlerin altmışa çıkan sofralara dağıtımını da idare etti.
Not: Bu yazı Jabagi Baj'ın
Çerkesya'da Sosyal Yaşayış-Adetler adlı kitabından derlenmiştir. (F.T.)